Halkın iradesine vurulan darbenin akabinde basını da sindirebilmek ismine türlü teknikleri kullanan cuntacıların berbat provokasyon ve aksiyonlarını, Türkiye Gazetesi Muharriri Fatih Selek, köşe yazısında tek tek anlattı. İşte o dikkat çeken köşe yazısının tamamı:
Okurlarımızın karşısına 27 Mayıs darbesinin yıl dönümünde dikkat cazibeli bir manşetle çıktık.
Haberimizde o periyoda dair doküman ve fotoğraf toplayan araştırmacı Dr. Rasim Koç‘un arşivinden tarihî vesikalar sunduk.
Koç’un neşrettiği “Günah Adası Yassıada” isimli albüm hüviyeti taşıyan kitapta “ÇOK GİZLİ” ibareli evraklar de vardı.
Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı Yassıada’daki duruşmaları takip için yalnızca İstanbul değil; Ankara, Eskişehir, Denizli, Bursa, Balıkesir, Bilecik, Elâzığ, Giresun, Erzurum üzere yurdun değişik vilayetlerinden gazeteciler ‘akreditasyon’ başvurusu yapmış.
Ama cunta idaresi, gazetecileri fişlemiş. Hem de o denli bu türlü değil.
Abdi İpekçi, Hakkı İhtilal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Altan Öymen, Oktay Ekşi, Tahir Kutsi Makal üzere gazetecilerin müracaatında hiçbir mahsur görülmemiş.
Geçmişte Demokrat Parti’nin kapısından geçen “çiziği” yemiş.
Mesela Ankara Telgraf Gazetesi sahibi Gazanfer Kunt “Sabık iktidarın methini yaptığı söylenmektedir” diye fişlenmiş.
Ankara Hâkimiyet’in sahibi Faruk Taşkıran’a “Devrim hareketlerinden önce eski iktidarın methiyesini yaptığı duyulmuştur” notu düşülmüş.
Ankara Telgraf Ticaret Postası sahibi Cahit Baydar için “Düşüklerin hep methiyesini yaptığı, Kızılay olayları sırasında sabık ve sakıt (milletvekili) Sezai Akdağ ile gençlik aleyhinde bulunduğu, fotoğraflar çektiği, boşboğaz, şımarık bir kimse olduğu söylenmektedir” denilmiş.
Merhum Osman Yağmurdereli’nin babası Trabzon Doğu Gazetesi sahibi Zeki Yağmurdereli’nin “Sakıt iktidarın aktif elemanı olarak siyasi alanda her türlü faaliyeti gösterdiği…” belirtilmiş.
Birtakım gazeteciler daha valiliklerin radarından geçememiş.
Kimi azınlık mensubu gazeteciler “Yunan emeline hizmet edebilecek karakterde, Ermenistan’ın kalkınmasını yazdı, aleyhimizde yazılar neşretti” gibi tabirlerle reddedilmiş.
En çok bilgi notu komünistler için düşülmüş.
Yaşar Kemal diye bildiğimiz Kemal Sadık Gökçeli için “Komünistliğinden kuşku edilmemektedir. Yaşar Kemal müstear ismiyle gazetelerde yazı yazmakta ve eserler yayınlamaktadır. İnce Memet, Teneke ve Sarı Sıkacak isimli romanları vardır. Beyaz Mendil kıssası sinemaya alınmıştır” denilmiş.
Aziz Nesin için “1941-1944 yılları ortasında Kars Müstahkem Mevkii Kıtasında üsteğmen olarak çalışmış ve bu semtin savunma planlarının büyük bir kısmının krokilerini yapmıştır. Orduda hırsızlık yapıp mahkûm edilmiş olduğundan ihraç edilmiştir. Tanınmış birtakım komünistlerle teması vardır. Solcu olarak tanınmaktadır” üzere sözler kullanılmış.
Sevecen Payzın’ın babası Nizam Payzın için “Komünistliğinden kuşku edilmektedir” notu düşülmüş.
Şair Orhan Veli’nin kardeşi Adnan Veli Kanık için “1941 yılında Alman ve İtalyanlar lehinde casusluk yaptığından ötürü 30 sene mahpusa mahkûm edilmiş ve 1951 yılında af kanunundan faydalanmak suretiyle tahliye olunmuş bir kimsedir” halinde kelamlar sarf edilmiş.
Bu ortada Demokrat Parti ile “kavgalı” olan gazeteciler için de parantez açılmış.
CHP’li gazetecilerden Falih Rıfkı Atay’ın “1952 yılında hükûmetin manevi şahsiyetini tahkir ettiği argümanıyla adliyeye verilmiştir” diye belirtilmiş.
İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker için “Akis mecmuasında yazdığı yazıdan ötürü adliyeye verilmiştir ve mahkûm edilmiş bulunmaktadır” denilmiş.
Anlayacağınız darbeciler “gazeteci nasıl fişlenir” dersi vermiş!..
